Erzincan’ın depremlerle yorulmuş ovalarından taş plaklara uzanan bir ses: Sılbıslı Salih’in hafızlıktan taş plaklara uzanan hikâyesi yürekleri ısıtıyor. Tanrıdan Diledim, Keklik Gibi Kanadımı süzmedim , Taşa verdim yanımı, Kuleden gel gibi daha yüzlerce eserleriyle Anadolu’nun ruhunu taşıyan bu efsanevi sanatçının bilinmeyenlerini, yeğeni Fethi Karsak anlattı.

1912 yılında Erzincan’ın Taşçı Mahallesinde doğan Salih Dündar (Karsak), Türk halk müziğinin en değerli isimlerinden biri olarak Anadolu’nun duygularını türküleriyle ölümsüzleştirdi. Hafızlıktan taş plak sanatçılığına uzanan yolculuğu, tutku ve yetenekle dolu bir yaşamın öyküsüdür. Yeğeni Fethi Karsak’ın anlatımları, Salih Dündar’ın hayatındaki bilinmeyenleri gün yüzüne çıkararak, onun Erzincan ve Türk halk müziği tarihindeki yerini yeniden hatırlattı.
Salih Dündar, babası İbrahim Dündar’ın (Dindarzadelerin İbrahim) teşvikiyle çocukluğunda ablası Emin ile birlikte hafızlığa yöneldi. Kısa sürede hafız olan Salih, askerlik çağına kadar camilerde Kur’an ve mevlit okudu müezzinlik yaptı , bunların yanı sıra Şimdiki adı İle Ekmekli köyünde (Sılbıs) babası İbrahim’e bağ bahçe işlerinde yardımcı oldu .
Sesinin güzelliği, daha genç yaşlarda dikkat çekiyordu. Erzurum’daki askerlik hizmetinin ardından, arkadaşlarının teşviki ve dönemin ünlü sanatçısı Hafız Şerif tanındı ve taş plaklarının Erzincan da yayılmasının etkisiyle türkü söylemeye karar verdi. Babasının itirazlarına rağmen İstanbul’a giderek müzik dünyasına adım attı.
1930’lu yıllarda Colinbiya, Sahibinin Sesi ve Odeon gibi plak şirketlerin de çok sayıda plağa türkü kaydeden Sılbıslı Salih, Neriman Altındağ Tüfekçi, Malatyalı Fahri Kayahan, Urfalı Cemil Cankat ve Zaralı Halil gibi dönemin önde gelen sanatçılarıyla aynı sahneleri paylaştı.
Fethi Karsak, amcasının yaklaşık 40 türkü kaydının kendisinde bulunduğunu belirtti. Tanrıdan Diledim, Keklik Gibi Kanadımı süzmedim, Köylü Kızı, Taşa Verdim Yanımı, Çıktım Köşenin Başı ve Kız Bahçede Gülün var mı gibi eserler, onun adıyla özdeşleşmiş ve TRT repertuvarında yerini almıştır. Karsak, bazı eserlerin ne yazık ki kaynak kişisinin değiştirilerek başka sanatçılara mal edilmesinin ailesi için büyük bir haksızlık olduğunu vurguladı.
Sılbıslı Salih’in yanık ve gür sesi, uzun boylu, sarı saçlı ve mavi gözlü bu Anadolu delikanlısı imajıyla birleştiğinde, onu dönemin aranan sanatçılarından biri yaptı. İstanbul gazinolarında sahne alarak geniş bir hayran kitlesine ulaştı.
ERZİNCAN’DAN İSTANBUL’A, VE DAHA SONRA TÜRKÜLERDEN ŞEHİR PARKI İŞLETMECİLİĞİNE:
1939 Erzincan depremi, Sılbıslı Salih’in sanat yolculuğunu kısa süreliğine kesintiye uğrattı. Depremin ardından Erzincan’a dönen sanatçı, birçok yakınını kaybetmişti. Bu trajedi, onu derinden etkiledi ve bir daha İstanbul’a dönmeme kararı aldı. Erzincan’da şehir parkını işletmeye başladı ve bu arada müzik çalışmalarını Erzincan Halkevi’nde sürdürdü. Burada gençlere türkü öğreterek, yörenin kültürel mirasına katkıda bulundu. Fethi Karsak, amcasının bu dönemde Hafız Şerif, Bakırcı Naim gibi isimlerle çekilmiş fotoğraflarının var olduğunu, ancak 1992 Erzincan depremi nedeniyle Halk Eğitim Merkezinde birçok arşivin kaybolduğunu belirtti.
Sılbıslı Salih, bağ bahçe işleri ile de uğraşarak Erzincan’ın günlük yaşamına entegre oldu. Halkevi’ndeki çalışmaları, onun müzik tutkusunu devam ettirdiğini ve genç nesillere ilham verdiğini gösteriyor.

TRAJİK BİR VEDA VE KALICI MİRAS
1953 yılında, Erzincan’ın düşman işgalinden kurtuluşunun yıldönümü için Ankara Radyosu’nda düzenlenen bir programa katılmak üzere Ankara’ya giden Sılbıslı Salih, trajik bir sonla karşılaştı. Radyo stüdyosuna çıkarken kalp krizi geçirdi ve Ankara Numune Hastanesi’ne kaldırıldı. Fethi Karsak’ın babası Alaattin Karsak, bu zor günlerinde yanında bulundu. Uzun süren tedavi sürecinde iyileşme belirtileri gösterse de, taburcu olduktan sonra arkadaşlarına Allah’a ısmarladık demek için Ankara Radyo evine gitti ve orada tekrar kalp krizi geçirerek 29 Nisan 1953’te, 41 yaşında hayatını kaybetti. Cenazesi Ankara Asri Mezarlığı’na defnedildi.
Fethi Karsak, amcasının vefatına dair duygularını şöyle ifade etti: “Amcamın sanatına olan tutkusu, onun hayatını adadığı en büyük şeydi. Radyoda türkü söylemek için son nefesine kadar mücadele etti. Bu, onun ne kadar büyük bir sanatçı olduğunu gösteriyor.”
FETHİ KARSAK’TAN SILBISLI SALİH’İN BİLİNMEYENLERİNE IŞIK
Fethi Karsak, 1957 yılında Erzincan’da doğdu. Amcasının mirasını yaşatmak için uzun yıllardır özveriyle çalışmaktadır. Eğitim hayatına Erzincan Lisesi’nde başlayan Karsak, burada taekwondo ve türkü söyleme tutkusuyla tanıştı. Ardından Gazi Üniversitesi’nde Kamu Yönetimi bölümünde öğrenim gördü. Meslek hayatına Atatürk Üniversitesi’ne bağlı Meslek Yüksek Okulu’nda başladı. Daha sonra Erzincan Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü’nde görev yaptı. Aydın’da Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu İl Müdürlüğü’nde çalıştıktan sonra, son olarak Gençlik ve Spor Bakanlığı’nda kariyer uzmanı olarak görev yaptı. 2022’de emekli olan Karsak, amcasının hikâyesini anlatmayı bir görev biliyor.

Karsak, Sılbıslı Salih’in hayatındaki bilinmeyenleri paylaşırken, onun türkülerinin Erzincan’ın ve Anadolu’nun ruhunu yansıttığını vurguladı: “Amcamın türküleri, sadece birer şarkı değil, halkımızın hikâyeleri. Onun sesi, Erzincan’ın dağlarından, köylerinden yükselen bir çığlık gibi. Bu mirası korumak, hepimizin sorumluluğu.”
KÜLTÜREL MİRASI YAŞATMA ÇAĞRISI
Sılbıslı Salih’in türküleri, Türk halk müziğinin eşsiz bir hazinesi olarak günümüzde de dinleyicileriyle buluşuyor. spotify (Erzincanlı Salih Dündar) ve Apple Music (Salih Dündar) gibi platformlarda erişilebilen eserleri, onun müzikal mirasının geniş kitlelere ulaştığını gösteriyor. Ancak bazı eserlerinin başka sanatçılara mal edilmesi, kültürel arşivlerin korunmasının önemini bir kez daha hatırlattı. Fethi Karsak, bu haksızlığın düzeltilmesi ve amcasının adının hak ettiği saygıyı görmesi için çağrıda bulundu.
Erzincan’ın kültürel tarihinde önemli bir yere sahip olan Sılbıslı Salih, türküleriyle Anadolu’nun sesini yeni nesillere taşımaya devam ediyor. Onun hikâyesi, Fethi Karsak’ın anlatımlarıyla yeniden canlanırken, Türk halk müziği tutkunlarına ilham veriyor. Sılbıslı Salih’in türkülerini dinlemek, Erzincan’ın ve Türkiye’nin kültürel zenginliğine bir yolculuk yapmak demek. Bu mirası yaşatmak, hepimizin ortak görevi.