Sonsuzluk Kervanı Erzincan’da

Erzincan bu günler de Sonsuzluk Kervanının Mürşid-i Kamillerinden Seyyid  Muhammed Fettah El-Hüseyni Hazretlerini misafir ediyor. İçimizden biri olarak, camilere cemaat olarak katılıyor ve halkı bu kervana katılmaya davet ediyor. Nedir bu kervan. Allah yolunun yolcularına katılma kervanı.

Sonsuzluk Kervanı, peşinizde ben,

Üçayakla seken topal köpeğim!

Bastığınız yeri taş taş öpeyim.

Bir kırıntı yeter kereminizden!

Sonsuzluk Kervanı, peşinizde ben…

Üstad Necip Fazıl’ın veciz ifadesiyle onların kereminden bir kırıntı dahi olsa almak için insanlar teveccüh ediyor bu hak dostuna. Dualarına mazhar olup onun elini tutup tövbe ediyorlar geçmişlerine ve gelecekleri için yeni bir yol haritası çiziyorlar. Bu Hak dostu buna vesile oluyor. Günahları bağışlayan da, hidayet veren de Allah tır.

Kulun ilk kurtuluş kapısı tövbedir. O da ilk kurtuluş kapısına davet ediyor. Tövbe lügat manası olarak dönmek değil mi. Yani Allahtan çevirdiğimiz yüzümüzü tekrar Allah’a döndürmek işte bu Şeyh Hazretleri de bunu yapıyor.

Sözün, sohbetin, vaaz ve nasihatin tesirinin olmadığı ve herkesin zaten her şeyi bildiği veya öyle zannettiği bir dünyada sözün ne kıymeti olabilir ki. Bu yüzden sukut ile gönüllere sohbet ediyor. İslam’ın ve Müslümanların tebliğden ziyade temsile ihtiyacı var. “ O Allah dostları ki görüldüklerin de Allah hatırlanır” mucibince Allah’ı hatırlatıyorlar.

Gittim, gittim, denizin,
Sınır yerine vardım.
Halin bana da geçsin!
Diye ona yalvardım.

Diyor Necip Fazıl. İşte Allah dostlarını ziyaret etmenin böyle bir tesiri var. İşte bu hakikatler muvacehesinde onun halinden, onun iman nurundan bir pay devşirmektir ziyaret. Resul-i Ekrem (s.a.v) Efendimizin sünneti üzere Belde, Belde, İl-İlçe dolaşıyorlar. Halkın ona iltifat etmesi Marifet iltifata tabidir kavlinin tezahürüdür.

Elbette her zaman ve her yerde iltifat görmüyorlar, bu kervana ürüyen itler de oluyor, yolunu kesen eşkıyalar da. Bu durum da Peygamberi mirasa varis olmanın bir bedeli olsa gerek.

Bir takım kendini bilmezlerin hakaretine de maruz kaldıkları oluyor zaman zaman. Ama onlara Peygamberi bir ahlakla; dua ve olgunlukla, sukutla mukabele ediyorlar.

Dedik ya kendi bilmezler diye, “Zaten kendini bilen rabbini bilir” düsturunun mevhum-u muhalifi kendini bilmeyenin rabbini de bilemeyeceğidir.

Ama biz bunları bir kenara bırakıp Yunusça söz söyleyelim. Çünkü Şehrimize gelen Seyyid Muhammed Fettah El-Hüseyni Hz. ’de sözün keminden hoşlanmaz.

Ben gelmedim dava için, benim işim sevi için /Dost’un evi gönüllerdir, gönüller yapmağa geldim.

Bu vesile herkesi bu pınardan kana kana içmek için 15 Ağustos Cuma günü Cuma Namazına Terzi Baba Camii’ne aynı gün ikindi namazına Camii Kebir’e davet ediyorum. Selam ve hürmetlerimle sevgili dostlar.